“Çalıyorum kapınızı,
Teyze, amca bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
Şeker de yiyebilsinler.”
Nazım Hikmet
Küçük bir çocuğum diyeceğim ama saçma, küçük olur çocuklar zaten. Hem, kime göre küçük denir çocuklara, seni beni döver onların hayalleri… Neyse işte, “kocaman” bi’ çocuğum ve oturmuşum bi’ kerpiç, bi’ eski ev önünde.Üzerimde abilerimden kalma kırmızı, üç, dört beden büyük bi’ kazak, bir de olmayacak hayallerim… Mesela, dinozormuş karşıki tepeler eskiden ve dirilicekler vakti gelince; dedim ya döver hayalleriyle. Komşuların çocukları top oynuyor, dar bi’ sokak, çıkmaz, ötede taze ekmek kokusu… Kapınınönündeyim anne gitmiyorum uzaklara merak etme! Merak etme anne oğlun hep bu eski evin kapısının önünde. Ayrılmadım ben o kapının önünden,çöktüm bi’ kenara çaresiz, yalnız, belki biraz dışlanmış ama o kapı hep arkamda, ne zaman düşecek gibi olsam sırtımı dayayabileyim diye. Pencereden sepeti sallasana anne, reçel sürüp bi’ ekmeğe. Hayır anne uzaklaşmıyorum kapının önünden, sen hiç merak etme…
“Ankara Kalesi” by Emre Bostancı // CC BY